Amerika Birleşik Devletleri’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasını, İslam’ın ilk kıblesi, kadim Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma girişimini kabul etmemiz mümkün değildir. Bu girişim bizim için yok hükmündedir.
ABD bu girişimiyle BM’yi, BM kararlarını ve uluslararası hukuku açıkça hiçe saydığını göstermiş; bölgedeki ihtilafın çözümünde bir arabulucu değil açıkça bir taraf olduğunu ilan etmiştir.
Kudüs’ün, gerek Birleşmiş Milletler gerekse uluslararası antlaşmalarla garanti altına alınmış statüsünü değiştirecek her türlü adımdan özenle kaçınılması gerekirken, üstelik BM Genel Kurulu’nun ve İslam İş Birliği Teşkilatı’nın Kudüs konusundaki son kararları ortadayken, ABD’nin hayata geçirdiği bu sorumsuz ve hukuksuz girişim Ortadoğu’da kan ve gözyaşını artırmaktan, kaosu derinleştirmekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir.
Geçtiğimiz aylarda İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınan kararlara rağmen hakları ihlal edilen Filistinli kardeşlerimizin, onurlu davalarını savunurken İsrail’in eli kanlı katilleri tarafından şehit edilişini içimiz kan ağlayarak medyada takip ettik.
İsrail’in, şu ana kadar 55 Filistinli kardeşimizin şehadeti ve yüzlerce masum kardeşimizin yaralanmasıyla sonuçlanan eylemlerini lanetliyoruz.
ABD ve İsrail’in, coğrafyamızın gözbebeği ve barışın şehri olan mukaddes Kudüs’ü kana bulamasını, uluslararası hukuku vahşice çiğnemesini en güçlü şekilde lanetliyoruz. İsrail’e, böyle devam etmesi halinde, eninde sonunda akıttığı masum kanlarında boğulacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.
Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin kendi dini ve tarihi hafızalarını muhafaza ettiği Kudüs’te, bu dengenin bozulması çok daha büyük sorunları tetikleme potansiyeline sahiptir. Bu tehlikenin bilincinde olduğunu düşündüğümüz uluslararası arenayı ve Birleşmiş Milletleri zaman kaybetmeksizin bir kez daha harekete geçmeye çağırıyoruz.
Türkiye, bu hukuksuzluğa karşı, dönem başkanı olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda ve ikili temaslar vesilesiyle mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Müslümanlar olarak, Kudüs’ün namusunu korumak, tarihin bize yüklediği mukaddes bir sorumluluktur. Ümmetin onuru Kudüs’ün, bu tarz oldubittilerle işgal girişimine karşı Selahaddin Eyyubi gibi dimdik duracağız. Unutulmamalıdır ki bölgenin huzur ve istikrarı, ancak, Kudüs’ün, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü çoğulcu yapısı korunduğu, Kudüs barışa kavuştuğu zaman sağlanabilir.
ABD’nin içerisine düştüğü bu akıl tutulması ve izansız yaklaşım, ABD’yi dünya kamuoyunda ve devletler arenasında yalnızlığa mahkûm ederken; işgal ve terör devleti İsrail’in zulmüne ve işlediği suçlara da ortak etmiş; dökülen binlerce masum Filistinli’nin kanında ABD’nin de dahlini doğurmuştur.
Bir kez daha güçlü bir şekilde haykırmaktayız ki: ‘‘İsrail dünyanın gözü önünde apaçık bir soykırım gerçekleştirmektedir. Buna asla sessiz kalmayacağız. Kudüs Müslümanların kırmızıçizgisi, insanlığın kadim silüeti, bağımsız Filistin Devleti’nin başkentidir. Filistin ve Filistinliler asla yalnız değildir. Türkiye, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde mazlumun yanında durmaya, hakkın, adaletin ve vicdanın yılmaz savunucusu olmaya devam edecektir.’’